İşte, yürüyor, yürüyor bak Bu sokağın yalnızı, Düşleri çalınmış, yere serilmiş, Ayaklar altına alınmış, Yıldızlar bile surat asmakta Görünmemek için kaçmakta Sanki yürüdüğü bu yol bile ikiye...
Kapıyı yalnızlık çalar yine Dokunup ürkütür beni Belki bir umut, Bir çift yeşil göz, Bir iç yakan söz Bozar sessizliği Bir aynanın karşısında Konuştum eski suretimle Belki bir isyan, bir eski destan,...
Ben geçmişi, dönüp bakmadan Silip atan öfkeli bir ruhum Görünmez yüzüm aynada Yok çünkü benim suretim Kıpkırmızı isyanların çığlığı Bir öfke rüzgar gibi geçip gider Gider sonsuzluğa Dönülmez yoldayım...
Gökmavisi kanın, Damla damla ellerimde Duyulmaz ki sesim yedi kat yerin altında Bir yalvarış ki bu Boyun büker ölüm bile, Döküldükçe dökülür kanı gözü yaşlı çocukların... Kandırılmış Dünya, Kana...
Bir rüzgara kapılıp giden Kaybedilmiş bir ömürdüm ben Bir çerçeveye hapsedilmiş Eski bir resimdim ben, Değişmeyen sahte dünya Her şey bana meydan okur, Sensizlik perdesiz yalan Duy sesimi, Dinle,...
Yarını yok kağıttan dünyanın Yırtılır birer birer sayfaları Gördüğün umut kana boyanmakta Dinle yarınsız çocuk Adım adım biterken öykü Ensemde soğuk nefesin Gördüğün hayal dağılıp gitmekte Dinle...
Uyandım, gözlerim boşlukta açıldı Toprağın koynundan çıkıyorum ben Karanlık kokuyor her yanım Yüreksiz ve ruhsuz sana döndüm ben Belki ihanet bekler beni Belki de hiç tutamazsın ellerimi...